
Fethullahçı Terör Örgütü (FETÖ), zamanla devletin çeşitli kademelerine sızan ve devleti ele geçirmeyi amaçlayan bir yapıdır. 1970’lerde eğitim alanında faaliyet göstermeye başlayan bu yapılanma, kamu sektörü ve özellikle de yargı ve emniyet gibi kritik kurumlarda büyük bir güç kazandı. 2000’li yıllarda, bu yapının güçlenmesi ve kamu yönetiminde önemli yer edinmesi, Türkiye’deki siyasi yapıyı derinden etkileyen bir döneme yol açtı. FETÖ’nün amacı, devletin tüm kontrolünü ele geçirerek, kendi ideolojik anlayışını dayatmaktı. Bu hedefin gerçekleştirilmesi için hukuksuz yollar kullanıldı ve nihayetinde 15 Temmuz 2016’da darbe girişiminde bulunuldu.
Eğer darbe girişimi başarılı olsaydı, Türkiye büyük bir kaos ve belirsizlik dönemine sürüklenebilirdi. İlk aşamada, muhtemelen askeri yönetim ya da sıkıyönetim ilan edilirdi. Bu tür bir yönetim biçimi, demokrasiye ve hukukun üstünlüğüne büyük bir darbe vurur, özgürlükler kısıtlanır ve halkın iradesi hiçe sayılırdı. Parlamenter sistemin işleyişi durur, siyasi partilerin faaliyetleri engellenir ve temel haklar, askeri yönetim veya darbeci zihniyetin kontrolüne girerdi.
Darbe başarılı olsaydı, devletin farklı kademelerinde FETÖ’nün gücünün daha da artması beklenirdi. Özellikle eğitim, yargı, medya ve kamu sektörü gibi alanlarda FETÖ’nün etkisi iyice pekişebilirdi. Bu da, ülkenin sosyal yapısının hızla değişmesine, toplumsal kutuplaşmanın artmasına yol açabilirdi. FETÖ’nün ideolojik ve dini çizgisinin topluma dayatılması, halkın farklı grupları arasında derin bir ayrım yaratabilir, toplumsal huzursuzlukları daha da artırabilirdi.
Bir darbenin başarılı olması, ekonomik yapıyı da olumsuz yönde etkilerdi. Yabancı yatırımcılar, Türkiye’deki belirsizlik ortamını göz önünde bulundurur ve yatırımlarını çekerdi. Türk Lirası’nın değer kaybı hızla artar, enflasyon oranları yükselir ve işsizlik oranı da önemli ölçüde artardı. Ekonomik istikrarsızlık, hem yerli girişimcileri hem de halkı zor durumda bırakır, Türkiye’nin ekonomik büyüme hızı düşerdi.
Uzun vadede, Türkiye’nin ekonomik yapısı, darbenin getirdiği belirsizlik nedeniyle daha da kırılgan hale gelirdi. Yerli ve yabancı yatırımların azalması, işsizlik oranlarının yükselmesi, ülkenin ekonomik gücünü zayıflatır ve halkın refah seviyesini olumsuz yönde etkilerdi. Aynı zamanda, toplumsal huzursuzluklar, ekonomik dengesizliklerle birleşerek, toplumun her kesimini daha da yıpratabilirdi.
Darbe başarılı olsaydı, eğitim, kültür ve sosyal politikalar da önemli ölçüde değişirdi. FETÖ’nün ideolojik yaklaşımının egemen olduğu bir ortamda, eğitim sisteminin ve medya anlayışının şekillendiği bir Türkiye ortaya çıkabilirdi. Gençler, kendi düşüncelerini özgürce ifade etmekte zorlanır, toplumda farklı görüşlerin kabulü azalırdı. Bu da, toplumsal anlamda büyük bir gerilim yaratabilir, genç nesil arasında derin bir kimlik bunalımına yol açabilirdi.
Ayrıca, darbenin başarılı olması durumunda, Türkiye’nin halkın katılımını teşvik eden demokratik süreçleri de sekteye uğrayabilirdi. Seçimler askıya alınır, siyasi partiler ve sivil toplum kuruluşları kısıtlanabilirdi. Bu durum, halkın kendini ifade etme hakkını kaybetmesiyle sonuçlanır, toplumun demokratik değerlerden uzaklaşması söz konusu olabilirdi.
Türkiye’nin dış politikası da darbenin başarılı olması durumunda büyük bir belirsizlik içine girebilirdi. Türkiye’nin Batı ile olan ilişkileri zedelenebilir, özellikle Avrupa Birliği ve Amerika ile diplomatik bağlar kopabilirdi. Bunun yanı sıra, Türkiye’nin Orta Doğu’daki etkisi de azalıp, bölgedeki güç dengesini etkileyecek bir durum oluşabilirdi. Türkiye’nin uluslararası düzeydeki prestiji büyük ölçüde zarar görür, ülke giderek daha izole bir duruma düşebilirdi.
15 Temmuz darbe girişiminin başarılı olsaydı, Türkiye iç ve dış düzeyde büyük bir travma yaşayabilirdi. Demokrasi ve hukuk devleti ilkeleri büyük bir tehdit altında kalır, toplumsal huzursuzluklar artar ve ekonomik kriz derinleşirdi. Eğitim, kültür ve sosyal yapının FETÖ’nün ideolojik çizgisine kayması, halkın özgür iradesinin kısıtlanması, toplumda uzun süreli bir gerilim yaratabilirdi. Bunun yanı sıra, Türkiye’nin dış politikası büyük bir belirsizlik ve yalnızlık içinde kalır, uluslararası ilişkilerde büyük bir kayıp yaşanırdı. Ancak Türk halkının direnişi ve demokratik değerlere sahip çıkması sayesinde darbe engellendi ve Türkiye, demokrasisini koruyarak bu karanlık senaryoyu önledi. Bu süreç, halkın birlik içinde nasıl büyük bir değişim yaratabileceğini ve demokrasiye olan bağlılığını bir kez daha gösterdi.